Atatürk’e dair şişirilen balonlar…

Ahmet Anapalı/Milligazete
Atatürk’ün etrafında çöreklenen ve kendilerine nema kazanmak isteyen kişilerce uydurulan ve tam ortasına da Atatürk’ün konduğu yalanlar dünyasından birkaç misal vererek derdimizi daha açık anlatalım…
Bu ülkede iyi ya da kötü anlamda hakkında en çok konuşulan, en çok övülen, nefret edilen, kişi galiba Atatürk’tür. Toplum Atatürk konusunda ayrıldığı gibi çok az mevzuda bir bıçak gibi net ve kesin olarak birbirinden ayrılır.
Ülkemizde yaşayan bir grup insan, Atatürk’ü Türkiye’nin başına gelen her türlü musibetin tek kaynağı olarak görmekte ve her körü gelişmeyi onun varlığı ile izah etmektedir. Diğer grup insan ise meydanda var olan ne kadar güzel gelişme var ise hepsi ona bağlamakta ve o olmasaydı biz de olmazdık abartısına kadar işi götürmektedir.
Bir şekilde belki de yapanlar tarafından da bilinmeyen bir şekilde Atatürk’e ve onun hatırasına sürekli “karizma” yüklenmeye çalışılmaktadır.
Anlamsız bir çalışmadır bu karizma yükleme işi. Çünkü bir insanda, bir liderde karizma varsa zaten vardır. Yoksa hiç uğraşmaya gerek yok. Üstelik karizmatik bir kişiliğe sahip olmayan ya da olamayan bir kişi zaten lider olamaz.
İsterseniz şimdi Atatürk’ün etrafında çöreklenen ve kendilerine nema kazanmak isteyen kişilerce uydurulan ve tam ortasına da Atatürk’ün konduğu yalanlar dünyasından birkaç misal vererek derdimizi daha açık anlatalım;
Bu milleti yıllar yılı hurafecilikle suçlayan malum kesimlerin 21. yüzyılda ‘Aydınlanmış hurafelere’ dört elle sarıldığını gördükçe hallerine acımamak elinden gelmiyor insanın. Bir de bir insan hayatı boyunca çektirdiği tüm fotoğraflarda neden karizmatik olsun? Her insan gibi Atatürk’ün de ilgisiz, bakımsız, gösterişsiz bir fotoğraf karesinde olma hakkı yok mu? Yok diyenler varsa buyurun bu fotoğraflar da benim şahsi arşivimde bulunan Atatürk fotoğraflarıdır. Bu fotoğraflardaki karizma duygusu da benden size bergüzar bir hatıra olarak gelsin…
Muhabbetle.
YALAN 1
Hani bir resim vardır. Herkes tarafından bilinir. Bir masa etrafında yüze yakın kişi oturmaktadır ve tam ortada objektifin tam merkezinde ise elbette Atatürk bulunmaktadır. Resim şöyle servis edilmiştir halkın önüne;
Bu masada 32 Kral 62 Cumhurbaşkanı var. Hangisi Atatürk kadar liderliği hak ediyor ve hangisi onun kadar etkileyici? Senin diğer adın da Kemal olsun… Bu resmin sunuluşunda paylaşılan bilgilerin tamamı yalan ve hayal ürünüdür. Zira;
1- Atatürk Cumhurbaşkanlığı süresince hiç yurt dışına çıkmamıştır.
2- 94 tane dünya lideri Türkiye’ye hiç gelmemiştir.
3- Bu Fotoğraf 7 Kasım 1927 tarihinde Sovyetler Birliği Elçilik binasında çekilmiştir. Resimde görülenler ise elçilik binasında çalışan görevli bürokratlar ve Türk Dışişleri yetkilileridir.
4- 1927 yılında dünya üzerinde zaten yaklaşık 120 kadar devlet vardır. Fakat resmin servis bilgisinde 94 ülke liderinin aynı anda Atatürk’le aynı masada oturduğu söylenmektedir. Bu bilgi baştan sona kadar yalandır.
DİĞER fotoğraf ise bunu aratmayacak cinsten enteresan bir hikâyeye sahiptir. Bu karizma yüklemek için uydurulan fotoğrafın halka servis edilme bilgisinde ise şunlar söylenmektedir;
DİKKAT… Mustafa Kemal farkı. Ey millet, Eğileni merak ediyorsanız hemen söyleyelim İngiltere Kralıdır. İşte İngiltere Kralı’nın Atatürk’ün önünde eğildiği ve elini öpmek için uğraştığı sahne. İşte O AN!
Bu da koskoca bir yalandır ve çürütmek azıcık tarih bilgisi bilenler için çok kolaydır. Zira;
1- İngilizler’de saygıdan ötürü “el öpme” adeti yoktur. Sadece bayanların eli öpülür.
2- Fotoğrafı renklendiren Ateş Akkor ve Engin Gökdeniz yaptıkları açıklamada o adamın herhangi bir adam olduğunu söylemiştir.
3- Fotoğrafın çekildiği tarih 24 Temmuz 1927′dir. O tarihlerde Türkiye’ye İngiltere kralı gelmemiştir. HATTA HİÇBİR İNGİLİZ YETKİLİ GELMEMİŞTİR…
ANLATABİLİYOR MUYUM?…
ATATÜRK, Peygamber Efendimizin (S.A.V.) kabrini yıkılmaktan kurtarmış…
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, çok özel eller tarafından kendisine gösterilen bir telgrafı televizyon programlarını gezerek halkla paylaştı. Ansızın gündeme bomba gibi düşen bu skandal habere göre, Hz. Muhammed’in kabrinin bulunduğu Mescidi Nebevi’nin genişletilmesi ve yıkılmak istenmesinin 1926’da da gündeme geldiğini, Atatürk’ün Suudi Kralı’na telgraf çekerek, “Vahhabiler Peygamberimizin mezarının tek bir taşına dokunurlarsa bütün orduyu güneye yığarım’’ dediğini söyledi.
Suudi Arabistan yetkililerinin Peygamber Efendimizin mezarını yıkacağına dair haberlerin çıkması üzerine Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Atatürk’ün olaya el koyduğu ve tehditler savurduğu ile alakalı bu uydurma haberin hikayesi internette dolaşmaktadır. Resmi haber aynen şöyle verir bu bilgiyi; Hz. Muhammed’in mezarını yıkıp yerini değiştirmek isteyen zamanın Suudi Kralı’na Atatürk’ün kendi el yazısı ve imzasıyla çektiği telgraf. Dikkatli okuyun yazıya başlarken krala sayın kelimesini kullanmıyor…
“Suudi Kralı’nın dikkatine!! Tarafımıza ulaşan haberlere göre Allahın sevgili ve özel kulu, elçisi peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın kabrini yıkıp yerini değiştirecekmişsin. O Mezarın tek taşına dokunursan kurtuluş savaşını bırakır ordularımla aşağı inerim..” 26 Haziran 1926 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Bu Mesajın orjinali Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde saklanmaktadır.
Şimdi azıcık bir tarih bilgisine sahip olanların bile çürütebileceği bu uydurma masalın nerelerinde yanlışlık yapılmış onlara bakalım;
1- 1926 yılında ne Suudi Arabistan vardı ne de Suudi Kralı vardı. İngilizlerin işgali sürmekteydi. Çünkü Suudi Arabistan 1932′de kuruldu.
2- El yazısı ile telgraf çekilmez, mors alfabesi ile gönderilir.
3- 1926 yılında Mustafa Kemal Atatürk ismini almamıştı. Daha soyadı kanunu bile çıkmamıştı. Dolayısıyla hiçbir metinde Atatürk imzası olamaz.
4- Bu tür telgraflar hem Dışişleri Bakanlığı’nın arşivlerinde saklanır hem Cumhurbaşkanlığı hem de Dışişleri arşivi herkese açıktır. Ne ilginçtir ki şu ana kadar hiçbir araştırmacı böyle bir telgrafa rastlamamıştır.
5- Türk birliklerinin tâââ Mekke’ye kadar nasıl gidecekleri, İngiliz idaresindeki Irak ile Fransız mandası altındaki Suriye’den nasıl geçecekleri düşünülmeden, özellikle o dönem Türkiye’sinde din ile ilgili uygulamalar bile hatıra getirilmeden ortaya atılan bu tuhaf iddia da palavradan ibarettir. Üstelik arşivlerde de bu konu hakkında tek bir belge yoktur!
6- Kurtuluş Savaşı dönemi 1919 ile 1922 senelerini kapsar. Yani 1926’da Kurtuluş Savaşı değil hiçbir savaş yapılmamaktaydı. Ama telgrafta Atatürk 1926 senesinde Kurtuluş Savaşını bırakır aşağıya ordularımla birlikte inerim demektedir.
Neresinden bakılırsa bakılsın neresinden tutulursa tutulsun uydurma olduğu, düzmece olduğu belli olan bu masala gerçekmiş gibi inanan ya da inanmak isteyen o kadar çok kişi var ki…
TOKYO Camii’ni Atatürk yaptırdı.
Bu bomba ve flaş habere göre güya Atatürk Paris Camii’ne yılda 10 bin Frank para gönderiyor. Tokyo’nun merkezine de güzel bir cami yaptırıyor. Bu balonun sahibi duygusal adam Sunay Akın’mış. Haberi ise tam sanatçı gibi veriyor diyor ki;
“Gezegenin en doğusunda sabah ezanının okunduğu ilk camiyi Mustafa Kemal Atatürk yaptırdı.”(*)
Başından sonuna kadar saçma ve hiçbir tarihi tutarlılığı olmayan bu habere göre Mustafa Kemal Atatürk kendi ilkelerinden birine yani “Laiklik” ilkesine aykırı davranmaktaydı. Bu saçma ve yalan haber o günleri görmüş hiçbir tarih kitabında, hiçbir hatırada, hiçbir notta yer almamıştır. Bu haberin tek kaynağı olan Sunay Bey de kaynak vermediği için nereden öğrendiğini de ne yazık ki bilemiyoruz.
Bilinen tek bir hakikat var o da; Japonya’nın başkenti Tokyo’ya Tokyo’nun merkezine yapılan tek camii Sultan Abdülhamid Han’a aittir. Gerisi ise tarihi geçerliliği olmayan yalanlardan ibarettir.
(*) http://www.tokyocamii.org/publicViews/article/sayfacesit:10/language:2
YALAN 5
ATATÜRK öğretmen maaşlarının milletvekili maaşı ile eşit olmasını istemiştir.
1930 senesinin bütçesini hesaplamak için uğraşan maliye bürokratları milletvekillerine verilmesi düşünülen maaş zammı konusunda anlaşmazlığa düşerler ve hadiseyi çözsün kendilerine akıl versin diye Cumhurbaşkanı Atatürk’e taşırlar. O da bürokratlara milletvekili maaşlarının öğretmen maaşlarını geçmemesi gerektiğini emreder.
Gerçekten böyle mi? Yani bu haber doğru mu söylüyor? Hemen araştırıp bakalım. Bu da Atatürk’ü övmek için yalanlara sığınan malum kesimin yalanlarından biri mi yoksa gerçekten doğru mu?
1930 yılı Öğretmen maaşı 90 lira iken aynı sene milletvekili maaşı 500 Lira Cumhurbaşkanı maaşı 1765 Reşat Altınıdır.(*)
(*) http://bit.ly/vIyNft
Herkes her fotoğrafta karizmatik görünmek zorunda mı?
En doğal haliyle Atatürk.
Florya sahilinde kumsalda dinlenirken.
Bu fotoğraf karizma avcılarına gelsin.
Atatürk Başbakan İsmet İnönü’yle 1927’de Ankara’da II. Gazi Koşusu’nda. At yarışlarını izlerken.
Kazım Karabekir ve Atatürk’ün eşi Latife Hanım bir kız çocuğunu dinlerken Atatürk sigara içiyor.
Atatürk’e dair şişirilen balonlar… http://t.co/u3jx3F4n5A