AKP Cemaat kavgası ülkeyi sosyal, ekonomik ve siyasal olarak bölmüş durumda.
Doların ve Euronun yükselmesi faizlerin artması her şeye zam gelmesi halkı gına getirdi.
Dershane ile başlayan tartışmalar ve sözlü atışmalar kavgayı daha da büyüttü. Sonra Fetullah Gülen’in açıklamaları, savcıların Bakan çocuklarına operasyon yapmaları, kasetlerin çıkması v.s v.s ülkeyi bu hala getirdi.
Ülkemizin durumu ortada…
Şahsen ben, bu kavga’nın bir an önce son bulmasından yanayım… Acilen bir “ara çözüm” bulunmalı ve taraflar oturup, konuşmalıdır diye düşünüyorum… Düşünmekle de kalmıyor, bunu gönülden arzu ediyorum…
Kavga devam ettikçe, birileri bu yangın’ı körüklemeye, odun taşımaya ve yaraları kaşımaya devam edeceklerdir.
Oysa, zaman; yangına odun taşıma zamanı değil, su taşıyıp, yangını söndürme zamanıdır…Ben böyle inanıyorum. En azından ülkemizin selameti için buna ihtiyacımız var.
Zaman gazetesi ve Samanyolu televizyonu kısaca Cemaat’e yakın yayın grupları Hükümet’in üzerine gitme kampanyalarına bir an önce son verirlerse Sabah ve Takvim gazetelerinin de Cemaat’e olan öfleri frenlenir ise Hocaefendi ise büyüklük yapıp kendi elemanlarına bu kavgaya bir son verin derse (Ki bu kavga’nın son bulması Güle’nin iki dudağı arasındadır) ortada kavga diye bir şey kalmaz…
Eğer bunlar olmazsa “Aksi halde, kavga büyür…”
Bir Başbakan düşünün ki; İki ay sonra yerel seçimler, daha sonra da genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak olmasına rağmen, risk almış ve MEB’in dershaneleri dönüştürme girişimine “Bizzat destek” vermiştir…
Düşünebiliyor musunuz?
Her 3 seçimde de, bir oya bile ihtiyacı” olan bir Başbakan, Cemaatten gelecek oyları bile riske atmıştır….
Bu kavga bir şekilde bitmeli….
Haa…Biz, büyük bir gücüz… Başkaları bizim önümüzde diz çöksün denilip kavga devam ettirilmek isteniyorsa, o başka…! O zaman da ülkenin ekonomisi nereye gideceğini kimse tahmin edemez…
Ama, bilinmeli ki;
Bu kavga, belki Hükümet’i yaralar ama Cemaat’i de, hele hele Fethullah Hocaefendi’yi de yaralar…
Çünkü bu millet, Hocaefendi’yi, “Hoca” olarak sever, “siyasi ve ticari bir figür” olarak değil..!
İskenderpaşa Cemaatini hatırlayalım….
“1980′li yıllarda İskenderpaşa Cemaati vardı. Televizyonu, gazetesi, okulları, yurtları, radyosu, hastanesi, yayınevleri, dernekleri, vakıfları, turizm şirketleri, inşaat ve otomotiv kuruluşları vardı. İslam Dergisi diye bir güzel bir dergi çıkarıyorlardı ve bu dergi 100 binden fazla satıyordu. Bu cemaat için “Görünmeyen Üniversite” kitapları yazıldı. Bürokraside İskenderpaşa Cemaati kökenli olmak bir ayrıcalıktı. Bu cemaat bir gün Milli Görüş lideri merhum Erbakan ile kavgaya tutuştu. Partiden kimin dediği olacak kavgası büyüdü. Sonuçta bu kavgada siyaset kazandı. O koca cemaat bugün ikiye ayrılıp adeta yok oldu gitti. ”
Hıristiyanlara ve Musevilere bile hoşgörülü” olan bir Hocaefendi’nin, Müslüman bir Başbakan Tayyip Erdoğan’a da hoşgörülü olmalıdır.
Peki, Erdoğan hata etmiş olamaz mı?..
Bir insan olarak hepimiz hata yapabiliriz… Elbette Erdoğan da hata yapar… Ama, görünen kadarıyla; Erdoğan, “yüz yüze” gelindiğinde yüze bakılamayacak söylem ve eylemde bulunmamıştır…
Başbakanın başka hatası ise;
Başbakanın şunu demesini beklerdik “Benim bakanlarım bunu yapmamıştır.” Ama Başbakan bir konuşmasında “Aramızdan kötüleri ayıkladık” dedi.
Akıllara başka şeylerde getirmedi değil…
Ülke bu iki “güç” sahibinin arasında gidip gelecek mi? yoksa Demokrasi dediğimiz şey bir çare bulacak mı?
Yanıt bekleyen soru şu;
Bundan sonra ne olacak?