Ötekileştirmek üzerine…
DR. ALPER HASANOĞLU
22 yaşında yakışıklı genç bir erkek. Kısa kesilmiş saçları ve bıyığıyla kendi yaş grubuna aykırı bir dış görünüme sahip. Zaten o da kendini aykırı ve öteki hissediyor. Bu ülkeden gitmeyi ve bir daha geri gelmemeyi düşünüyor. İstanbul’u çok seviyor oysa. “İlk defa sarhoş olduğum, âşık olduğum, ilk defa seviştiğim bu şehri çok özleyeceğim” diyor.
Birbuçuk senedir birlikte olduğu, sevdiği, arada sırada okuduğu üniversitenin yakınlarındaki öğrenci evinde misafir ettiği kız arkadaşından, bu ülkeden gitmesine hiçbir şeyin engel olmaması için ayrılmış. Yavaş yavaş gidişinin yollarını döşemeye çalışıyor.
Oysa Türkiye’nin en iyi okullarından birinden mezun olduktan sonra, yine Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinde istediği bölümde okuyor. Okuduğu bölümde notları çok iyi. Ama yaşadığı birkaç travma var ki, onu çok etkilemiş. Kendisi bu travmatik yaşantıları anlatırken aslında Türkiye gerçeğinden de haberdar. “Eğer” diyor, “Güneydoğu’da doğup büyümüş ve hayatta kalmak için bile çaba göstermek zorunda olan bir Kürt genci olsaydım bu anlatacaklarım travmatik olmazdı benim için. Biliyorum, ben okuduğum okul ve yaşadığım yerlerde aslında Türkiye’yi pek de temsil etmeyen çok iyi koşullarda yaşadım. Ama bu da benim gerçeğim.”
“İki sene önce yurtdışından gelen bir kız arkadaşımla gece 23.00 gibi Bebek Parkı’nda dolaşırken alkol almış beş-altı gencin saldırısına uğradık. Kız arkadaşım tacizde bulunanlara bir tokat atınca, şaşkınlıklarından yararlanarak kaçabilmeyi başardık. Çok korktum ve çok utandım. Bu utanç duygusunu bir daha yaşamak istemiyorum.”
Genç danışanımın dediği gibi, yargısız infazların, töre cinayetlerinin, çocuk evliliklerinin yaşandığı bir ülkede, yaşadığı şey “Bu ne ki?” diye küçümsenebilir. Ama bu 70’lerde kadın haklarının, hayvan haklarının küçümsenmesiyle aynı şey değil mi?
Bu ve benzeri birkaç olayla, gazetelerde her gün okuduklarıyla kendini iyice dışlanmış, ötekileştirilmiş hissetmeye başlayan genç danışanımın imdadına Gezi Olayları yetişmiş. İlk günden itibaren oradaymış. Gezi “ele geçirildikten sonra” parkta kurduğu çadırın önünde sevgilisiyle saatlerce çimenlerde uzanıp sohbet ederek ve gökyüzünde yıldızları seyredip daha farklı bir Türkiye hayalini kurarak geçirdiği bir-iki haftadan sonra polisin orantısız şiddetiyle önce şaşırıp, sonra öfkelenerek, en sonunda da yılıp yenilgiyi kabul ederek evine dönmüş.
Yenilgiyi kabul etmesi korkudan değildi diğer on binlerce genç gibi. Bir insanın diğer bir insana gösterebildiği şiddetin kökenini ve yüzlerindeki kini anlayamamasındandı. Yere düşmüş savunmasız bir genci öldürene kadar tekmeleten düşünce biçimini anlaması ve o düşünceyle aynı topraklarda yaşamaya devam edebilmesinin imkânsızlığıydı danışanımı yenik düşüren. O vahşi düşünceyi değiştirebilme ve düşman olmadığını anlatabilmesinin mümkün olmadığını fark etmesiydi.
Düzene eleman yetiştiren iyi kolejlerden birini bitirdikten sonra, herkesi şaşırtarak üniversitede edebiyat okumayı seçen bir gencin, 22 yaşında böyle acımasız bir gerçeklikle başa çıkmasını ve hayatını nafile olduğunu sezdiği bir mücadele içinde geçirmesini kimse beklememeli. Çünkü o, kızların ve erkeklerin aynı sınıfta okuyup okumayacaklarına karışılan, milletvekillerinin birbirlerinin kıçlarına duhul olmayı arzuladıkları bir ülkede değil, ortaçağ İngiliz şiiri hakkında yazdığı bir makalenin, sayfalarında tartışıldığı gazetelerin yayımlandığı bir ülkede yaşamak istiyor. Kimse de ondan idealist bir şekilde bütün hayatını böyle bir ülke yaratmak için harcamasını beklememeli. Çünkü bu ülkenin tarihi ta Osmanlı’dan beri kaybolan kuşakların hikâyeleriyle dolu. Bir kuşak daha feda edilmek istemiyor.
Danışanım artık Gezi Parkı’nın yanından geçemiyor. Oranın, anılarında direnişin simgesi olarak kalmasını istiyor. Bu ülke, sevgilisiyle sarmaş dolaş oturup sevgiyle sohbet edebilmesi için gençlere parklarını açmak yerine, onları bir daha geri gelmemek üzere doğduğu şehirden gitmeye zorladığı için utanmalı…
KAYNAK: RADİKAL
Latest posts by Taraflı Gazete (see all)
- RASİM OZAN KÜTAHYALI SEKS KASEDİNDEN DOLAYI KOVULDU? - Aralık 18, 2013
- ERDOĞAN’LI KUPÜR PAYLAŞIM REKORU KIRDI - Aralık 18, 2013
- YOLSUZLUĞU GÖRMEYEN AKİT VE TÜRKİYE GAZETELERİNE ”NAMUSSUZLUK” TEPKİSİ - Aralık 18, 2013