Seyid ÇOLAK / MİLLİ GAZETE
Mina Urgan ‘Bir Dinazorun Anıları’ kitabında hayatını anlatırken ne kadar özgürlükçü kadın olduğunu ve hayat standartlarına asla karışılmaması gerektiğini söylüyordu. Cümle aralarında ise kullandığı ifadelere biraz dikkat kesilince aslında tüm özgürlüklerin ‘kendisine kadar’ olduğunu anlıyorsunuz. Mina Urgan ki kendisi “Avrupa görmüş” İngiliz edebiyatı üzerine epey bir çalışma yapmış bir isimdir. Ancak o da kitabında 27 Mayıs darbesini “halkın desteği ile yapılmış bir ihtilal” olarak görüyor ve kendince askeri darbeyi aklamaya çalışıyordu. Hatta “ihtilal”den sonra çıkıp bu olayı nasıl bayram havasında kutladıklarını şatafatlı cümlelerle uzun uzun anlatıyordu. Daha sonraki satırlarında ise sokakta gördüğü sarıklı bir adama ‘bu ülkede neden böyle dolaşıyorsunuz. Dolaşamazsınız efendim, bu devrim kanunlarına aykırıdır?’ diye payladığını da pişkince kaleme alabiliyordu. Gerçi bu ülkede hep George Orwell’ın Hayvan Çiftliği’ndeki düzen işletiliyordu ve sürekli de, “Herkes özgürdür ama bazıları daha fazla özgürdür.” ifadeleri milletin yüzüne çarpılıyordu. Yukarıdaki verdiğimiz örneklere bakacak olursak kendi hayat standartlarına uymayan kişinin ya da kişilerin bu ülkede yerleri yoktu ve hele de bu ülkeyi yönetmeleri asla kabullenilemezdi. Onun için de Adnan Menderes ve arkadaşlarının asılması onlar için ‘bayram’dı ve kutlanmalıydı. Öyle de yaptılar.
Karakterine Ağlayan Oyuncu
Önceki gün Yaslıada isimli oyunu görme fırsatı bulduk. Bir senedir oyundan haberdardım ancak fırsat bulup da gidememiştim. Oyunda Adnan Menderes ve dava arkadaşlarının hapishanede yaşadıklarına odaklanıyoruz. Ön planda üç isim var; Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu. Oyun tek perdelik ve yaklaşık 80 dakika sürüyor. 80 dakika boyunca siz bir hapishanenin hemen önündesiniz ve orada mahkûmların yaşadıklarını yakından takip edebiliyorsunuz. Mahkûmların birbiriyle olan konuşmaları ve aileleriyle görüşme çabaları, yargılamadan önce savunma için hazırlanmaları daha doğrusu hazırlanamamalarını, halka ‘onların keyfi yerinde’ izlenimi oluşturmak için çekilen yalancı fotoğrafları ve tabi ki idama kadar süreci etkileyici bir tonda görüyoruz. Zaman zaman mahkûmların ‘monolog’ kıvamında yazdıkları mektup yazımları sırasında perdeye yansıyan eskimiş aile fotoğrafları seyirciyi eskilere götürebiliyor. Mahkûmların sonu belli olan bir mahkemeye hazırlıkları ve darağacına gideceklerini bildikleri halde ‘millet’ sözünü ağzlarından düşürmemeleri dikkat çekiyor. Yaslıada finalini etkileyici ve biraz da tahmin edemeyeceğimiz şekilde yapıyor. Oyun öncesinde görüşme fırsatı bulduğumuz oyuncularla bir söyleşi gerçekleştirdik. Onu da ilerki günlerde sayfamızda yayımlayacağız. Ancak Hasan Polatkan’ı canlandıran Alper Türedi oyundan önce, “Karakterimin yaşadıklarını oyun oynarken ben de yaşıyorum ve her oyun bitişinde gözyaşlarımı tutamıyorum.” demişti. Oyunun bitişinde kulisi ziyaret ettiğimizde gerçekten de gözlerinin yaşlı olduğunu gördüm. Oyun 23 Ocak’ta Fatih Kültür Merkezi’nde saat 20:00’da tekrar seyirciyle buluşacak. Şimdiden iyi seyirler.
Yaslıada’ya Emek Verenler
Sami Gülbaba’nın yönetmenliğini yaptığı oyunun yazarı ise Fatih Gülbaba. Seyfullah Kartal Adnan Menders’i, Alper Türedi Hasan Polatkan’ı, Eşref Seyitoğlu da Fatin Rüştü Zorlu’yu canlandırıyor. Sinan Mordağ, Sami Gülbaba, Ömür Kayakırılmaz, Enis Çağlar ve Okan Kalip farklı karakterlerle seyircinin karşısına çıkıyor. Oyunun ışık tasarımı Enver Başar’a emanet edilmiş. Işık operatörü olarak ise Bülent Yalçın görev almış. Oyunun seslerinde Erhan Kösüre ismini görüyoruz.
23 Ocak Perşembe Saat 20.00′da Fatih Kültür Merkez’inde
28 Ocak Saat 20.00′da Ümraniye Atakent Kültür Merkezi’nde
30 Ocak Saat 20.00′da Başakşehir Kültür Merkezinde
13 Şubat Saat 20.00′da Ümraniye Atakent Kültür Merkezi’nde
18 Şubat Saat 20.00′da Sultanbeyli Kültür Merkezi’nde
20 Şubat Saat 20.00′da Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde
25 Şubat Saat 20.00′da Güngören Erdem Beyazıt Kültür Merkezi’nde
27 Şubat Saat 20.00′da Bahçelievler Kültür Merkezi’nde