Sınırdaki mülteciler

Suriye’deki iç savaş, büyük bir insani drama yol açtı. Siyasi ve ekonomik fatura bu dramın yanında küçük kalıyor. Mağdurlara suç öznesi gözüyle bakan yerel ve ulusal medya, olayları ‘şuyuu vukuundan beter’ şekilde yansıtıyor. Mağduriyet ve suç ikilemindeki Suriye göçmenlerini araştırdık.
Ölü sayısının artık bir istatistiğe dönüştüğü Suriye iç savaşında neredeyse üç yıl geride kalacak. Henüz galibi olmayan savaşın bilançosu ürpertici: 100 binden fazla ölü, bir o kadar yaralı, yerle bir olan insanlık ve kültür mirası… Görünen o ki, kayıplar bu kadarla da sınırlı kalmayacak. Şüphesiz, iç savaşın sosyo-ekonomik etkileri, siyasi ve kültürel yansımaları en fazla Türkiye’de hissedildi. Özellikle Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa ve Kilis halkı, Suriye’de olayların başladığı tarih olan 15 Mart 2011’den itibaren diken üstünde yaşıyor. En fazla mülteci bu 4 ildeki şehir merkezleri ve kamplarda ikamet ediyor.
Öte yandan Türkiye’deki Suriyeli sayısının, resmî olmayan rakamlara göre, psikolojik sınırı çoktan aşarak 1 milyona ulaştığı tahmin ediliyor. Bol sıfırlı bu rakamın, birtakım asayiş problemlerini beraberinde getirmesi kaçınılmaz. Güneydoğu illerindeki hırsızlık, cinayet, dilencilik, sahtecilik ve fuhuş gibi suçlarda belirli oranda artış var.
Metropollerde kontrolsüz bir şekilde yaşayan Suriyeliler, güvenlik birimlerini kaygılandırıyor. Alınan bilgilere göre, yavaş yavaş şehri tanıyan, ellerindeki paraları tüketen Suriyelilerden bir kısmı, hırsızlık, dolandırıcılık ve yankesicilik gibi suçlara yönelerek kendi aralarında çeteler kurdu. Büyük şehirlerde dilencilik yaparak geçinen Suriyelilerin sayısı tavan yaptı. 200 bin mültecinin yaşadığı sanılan İstanbul’da artık her köşe başında el açan bir savaş mağduruyla karşılaşmak mümkün.
Özellikle tarihî yarımadada dilenen mülteciler için yasal yaptırım da yok. Suriyeliler, birikimleri tükenir, dilencilikten da umduğunu bulamaz hâle gelirse hırsızlık ve gasp rakamları artabilir. Öte yandan dilenen bazı mülteciler, elde ettikleri paralarla hemen kuyumcunun yolunu tutuyor. Kapalıçarşı’da altın alıp satan Fatih Lebit, yaşadığı ilginç bir olayı paylaşıyor. Lebit, dükkâna gelen Suriyeli bir çifti önce dilenci sanıyor; lakin şahıslar, altın fiyatlarını soruyor. 650 TL’lik altın alıyor ve paranın neredeyse yarısını bozuk 1 TL ile ödüyorlar.
Bazı dilencilerin ısrarlı tutumu, yerli ve yabancı turistlerle İstanbulluları rahatsız ediyor. Mültecilere karşı fiziki saldırılar artıyor. Soğuk havalar, çaresizliklerini bir kat daha artırıyor ve onları suça itiyor. Mısır Çarşısı’nın girişinde bekleyen güvenlik görevlileri, artık dilencileri içeri almıyor. Bazı noktalardaki ‘kadrolu’ dilencilerin yerini bile onlar alıyor… Ancak suç oranları korkulduğu, abartıldığı gibi değil.
Ankara’da yaşayan Suriyeliler, son iki ayda, trafik kazası, sahtecilik ve dolandırıcılık olmak üzere 20 ayrı suça karışmış. Varoş semtlerdeki metruk evlerde kalan Suriyeliler, zaman zaman komşularıyla kavga ediyor. Ayda ortalama 10 Suriyeli aile huzursuzluk çıkarıyor, karakolluk oluyor. İzmir’de de kavga dışında ciddi bir sıkıntı kayıtlara geçmemiş. Yalnız İzmir sanayisinde kaçak çalışan mülteciler, yerli işçilerin tepkisini çekiyor. Zaman zaman halk toplanıp eylem yapıyor.
Edinilen bilgilere göre, bu eylemleri, İzmir’de faaliyet gösteren bazı ulusalcı gruplar örgütlüyor. Emniyet, yaptığı incelemede, ayakkabıcılar sitesinde yapılan eyleme, dışarıdan çok sayıda kişinin getirildiğini tespit etmiş.
Adana ve Mersin’de 150 bin Suriyeli barınıyor. Mersin’de, bugüne kadar Suriyelilerin karıştığı olay sayısı 10. Kapkaç, fuhuş, hırsızlık ve kavga sayısının toplamı Adana’da biraz daha artarak 50 civarına yükseliyor.
Savaşın başladığı ilk günden bu yana, Suriyelilerin karıştığı asayiş suçları ile ilgili ortada kafa karıştırıcı bir durum var aslında. Zira meydana gelen hadiseler yerel ve ulusal medyaya, ‘şuyuu vukuundan beter’ sözünü hatırlatır şekilde yansıyor, yansıtılıyor. Mülteciler rencide ediliyor. Özellikle Hatay başta olmak üzere bazı Güneydoğu illerinde fısıltı gazetesi yoğun mesai yapıyor. İşte bölgedeki fısıltı gazetesinden bazı manşetler: “Kilis’teki kamplardan, Suriyeli kadınlar kamyonlara dolduruluyor, şehir merkezine fuhuş için getiriliyor… Vali emretti, Suriyeli kadınla evlenene devlet 10 bin TL teşvik verecek. Zaten bu kadınlar devletin üzerine yük! İslâhiye’de, Suriyelilerin yaktığı elektrik, yerli halkın faturalarına yansıtılıyor… Suriyeliler, vatandaşlığa geçirilip oy kullandırılacak…”
Temelde, ideolojik birtakım önyargılardan beslenen bu söylentilerin küçük de olsa doğruluk payı var; fakat hadiselerin fazlaca şişirilmesi, genel fotoğrafın doğru şekilde okunmasını engelliyor, fotoğrafı flulaştırıyor.
Peki, gerçekte Suriyeli mülteciler ne gibi suçlara karışıyor? Suriyeli mültecilerden kaynaklanan fuhuş ve hırsızlıklar, iddia edildiği kadar arttı mı? Türk erkeklerine ikinci ya da üçüncü eş olarak gelen Suriyeli kadınlar, boşanma oranlarını ne derece etkiledi? Emniyet verilerinde, Suriyelilerin karıştığı suçların oranı illere göre ne? Tüm bu sorulara cevap aramak için Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa ve Kilis’i, ilçeleriyle birlikte dolaştık. Suç oranlarına ait rakamlara ulaştık, yaşanan sıkıntıları yerinde gözlemledik.
Güneydoğu illerindeki mülteci kamplarında sistem büyük ölçüde oturmuş durumda. Suriyelilerin ihtiyaçları neredeyse iğneden ipliğe karşılanıyor. Göçün başladığı ilk günlerdeki aksaklıklar yerini büyük ölçüde düzen ve intizama bırakmış. Suriyeliler tarafından seçilen kamp sözcüleri, devlet yetkilileriyle haftalık görüşmeler yapıyor, sıkıntıları ilk ağızdan iletiyor. Gençler için kamplar arası futbol turnuvaları düzenleniyor. Bazı kamplarda halıcılık, dikiş-nakış ve kuaförlük kursları faaliyet gösteriyor. Ancak şehir ve ilçe merkezlerinde yaşayan Suriyelilerin büyük bölümü, sosyo-ekonomik açıdan ciddi sıkıntı çekiyor. Bu durum, yöre halkının sırtında koca bir kambur oluşturuyor.
Türk ve Suriyeli ortak şebeke
Suriyeliler, aynı evde iki üç aile birlikte yaşıyor. Kilis’te, Doç. Dr. Mustafa Paksoy tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Suriyelilerin yüzde 40,5’i iki odalı evlerde 7 ile 10 kişi arasında kalıyor. Mülteciler, yetiştikleri kültür itibariyle gece geç saatlere kadar uyumuyor, sokaklarda geziyor. Kendi aralarında kavga ediyormuş gibi konuşuyor. Bir de bunun üzerine 3-4 çocuk eklenince bazı apartmanlarda gürültü yüzünden ciddi tartışmalar çıkıyor. Bir mülteci kavgaya karıştığında bir anda 20-25 Suriyeli toplanıyor. Şehirde kalan Suriyelilerin yüzde 69,1’i ev tuttuğu için kiralar yüzde 100’e varan oranlarda artmış. Kira artışı, bölge halkı ile dışarıdan gelen memurları mağdur etmiş. Ev kiraları aylık bin TL’ye kadar yükselmiş. Suriyelilerle birlikte günlük yevmiyelerin 50-60 TL’den 20-25 TL’ye düşmesi ise bölgede çalışan tarım işçilerini rahatsız etmiş.
Mülteciler, inşaatlarda ve biber fabrikalarında çalışıyor. Zeytin, narenciye ve pamuk topluyor. İş bulamamaktan şikâyet eden yerli halk ise kaymakam ve valiliklere giderek, “Devlet bize de baksın!” diye serzenişte bulunuyor. Önemli bir nokta ise şu: Bölgede boşanma oranları arttı, aile içi geçimsizlikler gün yüzüne çıktı. Suriyeli kadınlarla ikinci ya da üçüncü evlilik yapan Türk erkekleri, ilk eşleriyle tartışmalar yaşıyor.
Hatay’ın merkezinde, 150 binden fazla mültecinin yaşadığı tahmin ediliyor. Hatay, Suriyeli mültecilere bakış açısı itibariyle diğer illerden farklı yapıda. Şehirdeki mezhepsel farklılıklar, mültecilere bakış açısının odak noktasını teşkil ediyor. Şehir, Sünni ve Nusayriler arasında yaşanan çekişmelerden ötürü son birkaç yıldır ekonomik anlamda da geriye gitmiş. 2009-2010 yıllarında ciddi turist geliri olan Hatay, artık eski günlerini arıyor.
Bazı yerel gazeteler, yaptıkları haberlerle, “Hatay’da büyük kaos yaşanıyor” şeklinde bir algı oluşturmuş. Mültecilerin lokanta ve dolmuşlara para vermediklerini iddia eden yayınlar, şehirdeki kutuplaşmayı körüklemiş. Bir de üzerine Gezi Parkı olaylarının şehre yansımaları eklenince gerilim daha da tırmanmış. Hatay’daki bir marketler zinciri, Gezi Parkı protestocularına erzak yollayınca Sünni vatandaşlar alışverişi kesmiş. Market sahibi, şehrin önde gelen Nusayri iş adamlarını ve yerel gazete sahiplerini yanına alarak Valiliğe çıkmış. Vali Mehmet Celalettin Lekesiz ile görüşerek, “Bizi Sünnilerle barıştırın.” ricasında bulunmuş.
Suriyeli dernekler denetlenmiyor
Geçen eylül ayında Hatay’da işlenen ‘taksici’ cinayeti, şehirdeki bilgi kirliliği hakkında ipucu veriyor. Daha sonra, ulusal basına da yansıyan cinayetin, Suriyeli teröristler tarafından para için işlendiği iddia edildi. Olayın gerçek yönü ise sonradan anlaşıldı: Türkiye’ye pasaportuyla girip ev kiralayan Suriye uyruklu M.G. ve A.G. isimli iki kardeş, korsan taksicilik yaptığı iddia edilen Yasir Sancak ile Kanatlı Caddesi üzerinde bulanan bir köftecide buluştu. Aralarında kız meselesi yüzünden tartışma çıktı. İki Suriyeli kardeş Yasir Sancak’ı değişik yerlerinden bıçaklayarak öldürdü…
Hatay genelinde geçen yıl toplam 24 bin civarında suç işlenmiş. Suriyelilerin karıştığı hırsızlık, fuhuş, adam öldürme ve kaçakçılık sayısı 200 civarında. Emniyet yetkililerine göre, bu rakam beklenenin çok altında fakat sayının artmasından korkuluyor.
Hatay’daki asayiş sorunlarının başında araba hırsızlığı geliyor. Türk ve Suriyeli şebekeler ortak çalışıyor. Çalınan arabalar Suriye’ye götürülerek sınırın diğer tarafındaki araba pazarlarında onda bir fiyatına satılıyor. Son birkaç ayda şehirden 20’ye yakın araba çalınarak Suriye’ye götürülmüş. Hatay’da oto kiralama dükkânı işleten Koray Öztürk, kısa süre önce 47 bin TL’lik arabasını şebekeye kaptırmış. Hâlâ arabanın taksitlerini ödediğini söyleyen Öztürk, “Araçlara taktığımız takip sistemleri de işe yaramıyor. Artık tanıdıklarımız dışındakilere araba vermiyoruz.” diyor.
Bir diğer mağdur Umut Oto Kirala-ma’nın sahibi Umut Açcan. Onun maddi zararı daha fazla; çünkü 70 bin TL’lik lüks aracı çalınmış. Aracın takip sistemi, Reyhanlı’da sökülüp atılmış.
Arabayı kiralayan T.Y. isimli şahıs alınan bilgilere göre son altı ay içerisinde Türkiye’nin farklı illerinden 18 lüks araba çalarak Suriye’ye götürmüş. İsminin yazılmasını istemeyen bir başka firma sahibi, çalınan arabasını 7 bin dolar rüşvet vererek Suriye’den alıp geri getirmiş.
Sınırdaki güvenlik zafiyeti yüzünden son iki yılda Avrupa ve Balkan ülkelerinden kiralananlar da dâhil bine yakın aracın Suriye’ye geçirildiği tahmin ediliyor. Hatay emniyeti, bu yıl içerisinde 10 ayrı oto hırsızlığı şebekesini çökertmiş. Hatay’da fuhuş vakalarında artış yaşanmış; fakat bu artış sosyal dokuyu zedeleyecek büyüklükte değil. Zaten Hatay’da Fas, Tunus ve Cezayir asıllı bazı kadınların fuhuş yapmaya geldiği güvenlik birimlerince biliniyor. Emniyet, fuhuş yapıldığı iddia edilen eski otogarın çevresindeki pansiyonlar ile Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nün çevresindeki bazı apartman dairelerini belirli aralıklarla basıyor. Yakalanan suçlular adliyeye sevk ediliyor.
Hatay’da bugüne kadar basına yansımayan bazı cinayetler de işlenmiş. Edinilen bilgilere göre, Suriyeliler tarafından kurulan ve Hatay’da faaliyet gösteren bir derneğin yöneticisi, akrabaları tarafından kaçırılarak öldürülmüş. Elindeki paralara el konmuş. Bu derneklere, Ürdün, Katar, Suudi Arabistan, Fransa, Almanya, Kanada ve İngiltere’de yaşayan Suriyelilerden yüklü miktarlarda para geliyor. İsminin yazılmasını istemeyen bir güvenlik yetkilisi, gelen paraların valilikler ve kaymakamlıklarca denetlenmesini ve dağıtımın devlet kontrolü altında yapılması gerektiğini söylüyor. Güvenlik yetkilisi, çok sayıda dernek yöneticisinin kısa sürede zengin olduğunu ve bu yüzden bazı cinayetlerin işlendiğini ifade ediyor.
Yedi ay önce İdlip’ten gelen 33 yaşındaki Ü.B. bu iddiaları doğruluyor. Veteriner Ü.B., savaşta kız kardeşini kaybetmiş. Türkiye’ye ilk geldiğinde bir çiftlikte aylık 300 TL maaşla çalışmış. Şimdilerde Suriyelilere resmî pasaport temin ediyor. Bir pasaportun değeri 1500 dolar! Pasaport isteyenlerin bilgilerini internet üzerinden Hama’da yaşayan ortağına gönderiyor. Bilgiler oradan Şam’a gidiyor. 10 gün içerisinde pasaportlar sahibine teslim ediliyor. Pasaport başına 250 dolar para kazanıyor. Suriyeliler, resmî pasaportlar sayesinde kamp dışında kalabiliyor, kolayca ev tutuyor, ticaret yapabiliyor.
Hatay’ın ilçesi Yayladığı merkezde 840 Suriyeli aile yaşıyor. Kamplarda ise 7 bine yakın nüfus var. İlçede kiralar öylesine artmış ki daha önce ahır olarak kullanılan binalar bile aylık 200-300 TL’ye müşteri buluyor.
Çarşıda kuyumculuk yapan Hasan Tunç, geçen yıl 15 bin TL tutarındaki altınlarını çaldırmış. Dükkânda olmadığı bir öğle vakti, 4 Suriyeli, kapıyı kırarak içeri girmiş, altınları alıp kayıplara karışmış. İlçede, diğer sınır bölgelerinde olduğu gibi yoğun şekilde kaçakçılık yapılıyor. Sınırdan, mazot, silah ve Suriye rakısı getiriliyor. Savaş öncesinde taksicilik yapan Suriyelilerin neredeyse tamamı şu an kaçakçılıktan para kazanıyor. Ayrıca edinilen bilgilere göre Yayladağı’nda organ mafyası da faaliyetlerini sürdürüyor. Mafya bir Suriyelinin böbreğine 40 bin TL teklif etmiş. Olay emniyete intikal etmiş. Yetkiler, olayın münferit hadise olmadığını, İstanbul ve yurtdışı bağlantısı olduğunu düşünüyor.
Çöpçatanlık meslek oldu!
Suriye iç savaşının etkilerini en fazla hisseden ilçelerin başında geliyor Reyhanlı. Geçen mayıs ayında patlayan iki bomba, ilçeyi kan gölüne çevirdi. Patlama sonrasında Suriyeli mülteciler korkularından günlerce sokağa çıkamadı. Aradan geçen süre zarfında ilçe merkezini durulmuş bulduk. İlçede, son iki yılda 150 market, 50’ye yakın da dönerci açılmış. Reyhanlı’ya muazzam bir sıcak para girişi yaşanıyor. Şehir merkezinde yüzlerce Suriye plakalı araç var. Esnaf hâlinden memnun; ancak kamyoncular deyim yerindeyse kan ağlıyor. Eskiden, Suriye üzerinden 10 günde Suudi Arabistan’a mal götüren kamyoncular, karayolu güvenilir olmadığı için artık deniz yolunu seçiyor. Bu ise nakliye süresini 70 güne çıkarıyor. İlçede 2 bin ailenin kamyonculuktan geçindiği düşünülürse savaşın verdiği zarar kolayca tahmin edilebilir. Ayrıca ilçedeki fırıncılar, Suriye ekmeği olarak bilinen ‘hıbız’ın satılmasına tepki gösteriyor. Birkaç gün önce ilçedeki 80 fırın protesto amaçlı ekmek çıkarmama eylemi yaparak, ilçede, hıbız satışlarının durdurulmasını istedi.
İlçede son iki ayda 80 bin paket kaçak sigara yakalanmış. Reyhanlı’da fuhuş vakalarının arttığına yönelik polise yansıyan kayda değer veri yok. Yalnız ilçe merkezinde fuhuş yaptığı bilinen ve yöre halkında büyük rahatsızlık uyandıran bazı Suriyeli kadınlar var.
Başta Reyhanlı, sınırdaki yerleşim bölgelerinde Suriyelilerle güçlü bir akrabalık ilişkisi var. Tarihten gelen bu akrabalık, mültecilerin hırsızlık ve fuhuş gibi suçlara bulaşmasını önlüyor, sosyal yapıyı ayakta tutuyor. Türkiye’de yaşayan akrabaları, Suriyelilere evini açıyor, maddi ve manevi destek çıkıyor. Reyhanlı’daki Suriyeli mültecilerin yüzde 15’i akrabalarının yanında kalıyor. Bu rakam Kilis’te yüzde 11.
Güneydoğu’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ile yardım dernekleri de var güçleriyle çalışıyor. Kimse Yok mu gibi çok sayıda dernek, mültecilere sıcak yemek dağıtıyor, battaniye, ev eşyası, gıda ve yakacak yardımı yapıyor. Emniyet müdürlükleri de mültecilere el uzatıyor. Geçen Kurban Bayramı’nda Kilis Emniyeti’ne bağlı personel, Suriyelilere 250 kurban hissesi dağıtmış.
Savaş, bölgede ikinci-üçüncü eş alan erkeklerin sayısını da artırmış. Suriyeli kadınlarla yapılan evlilikler aslında yeni değil fakat savaşla birlikte daha görünür hâle gelmiş. Bazı erkekler, eşleri üzerinde, “Gidip bir Halepli kadın alacağım!” şeklinde baskı kurmaya başlamış. Genelde, 50 ve üzeri yaştaki erkekler, genç Suriyelilerle ikinci ya da üçüncü evliliklerini yapıyor. Bu evliliklerin neredeyse hiçbiri uzun soluklu olmuyor. Evdeki birinci eş, yeni gelen hanım üzerinde baskı kuruyor, kavgalar çıkıyor.
Reyhanlı’da yaşayan emekli imam Z.K., iki yıl içerisinde 11 Suriyeli kadının nikâhını kıymış. Nikâhlarını kıydıkları kadınlardan 8’i, evde çıkan huzursuzluk yüzünden boşanmış. Z.K., bir daha sadece evlenmek isteyen genç çiftlerin nikâhını kıyacağını söylüyor. Z.K., son boşanma hadisesini şöyle anlatıyor: “50 yaşındaki bir esnafla 18 yaşındaki bir Suriyelinin nikâhını kıydık. Kızın ailesi çok fakirdi. Evliliği belki de bir kurtuluş olarak gördüler. Fakat kız sadece 25 gün dayanabildi…”
Kilis’te avukatlık yapan İbrahim Halil Demircioğlu, Suriyeli kadınlardan kaynaklanan boşanma oranlarının arttığını söylüyor. Demircioğlu, konuyu şu önemli cümlelerle özetliyor: “Türk erkekler için psikolojik üstünlük doğdu. Önceden de Kilis’te Halepli bayanlarla evlilik yapılıyordu; fakat savaşla birlikte evliliklerin sayısı arttı, belirgin hâle geldi. Erkekler Suriyeli kadınları alternatif olarak görmeye başladı. Evde çıkan en küçük tartışmada erkek, ‘Seni boşar, Halepli alırım.’ diye eşini tehdit ediyor. Suriyeli kadınlara ayrı ev tutanlar oluyor. Boşanmaların yüzde 10’u neredeyse bu sebepten. Suriyelilerle evlenen okul müdürleri, öğretmenler ve memurlar bile var…”
Kilis’te yaşayan Zahide E., kısa süre önce kocasından boşanmış. 10 yıldır mutsuz bir evlilikleri varmış. Kocasının Suriyeli bir kadınla evlendiğini, onun için ayrı bir ev tuttuğunu öğrenince boşanma kararı almış. Aynı sorun Şanlıurfa’da da yaşanıyor. Daha 10 gün önce, Urfa emniyetini genç bir kız arayarak yetkiliyle görüşmüş. Telefonda ağlayan kız, “Babam, 18 yaşında bir kızla evlenecek. Annem ve ben bu duruma çok üzülüyoruz. Ne olur bu düğünü engelleyin…” diye yalvarmış.
Raporlar vahameti ortaya koyuyor
Bölgede, Suriyeli kadınlarla Türk vatandaşlarının evlenmesine aracı olanlar da var. Bir çöpçatan gibi çalışan bu kişiler, evlendirdikleri erkeklerden 100 dolar para alıyor. Suriyeli aracılar, erkeğin istediği kriteri öğrendikten sonra uygun kişiyi bulmak için araştırmalara başlıyor. Karadeniz’den bile evlenmek için Kilis, Reyhanlı, Gaziantep ve Urfa’ya gelenler var. Erkeklerin Suriyeli kadınlarla yaptığı ilk evliliklerde herhangi bir aksaklık yaşanmıyor. İslahiye’de yaşayan T.V., teyzesinin kızıyla bir süre nişanlı kalmış. İşleri bozulup maddi sıkıntı çekmeye başlayınca akrabaları nişandan dönmüş. T.V. de gidip mülteci bir kızla evlenmiş. Şimdi mutlu bir evliliği var.
Avukat İbrahim Halil Demircioğlu, aynı zamanda Kilis Ortak Akıl Topluluğu’nun kurucularından. Topluluk, geçen eylül ayında “Kilis’teki Suriye” adlı bir rapor hazırlamış. Raporun bir yerinde şöyle deniyor: “Devlet eliyle konaklama merkezinde kalan Suriyelilerle Kilis’in içinde kalan Suriyeliler arasında bariz bir yardım adaletsizliği oluşturulmuş olup bunun Suriyelilerde oluşturduğu sosyolojik ve psikolojik yıpranmayı maalesef Kilis halkı göğüslemek zorunda kalmıştır.”
Raporun bir diğer önemli kısmı ise şehirde yaşanan huzursuzluğu gözler önüne seriyor: “Suriyeli sığınmacıların aynı evde birden çok aileyle birlikte yaşamaları, gürültülü hayat tarzları, çok çocuklu olmaları, gece çok geç saatlere dek yatmadan sokaklarda dolaşmaları, kadınların, çocukların ve yaşlıların dilencilik yapması, çocukların dahi kaçak sigara satması, bizim kültürümüze aykırılıkları sebebiyle her geçen gün halkımızın tahammülünü zorlamaktadır.”
Kilis’in nüfusu, mültecilerle birlikte neredeyse 150 bine yaklaşmış. Bu da demek oluyor ki, sokakta karşılaştığınız her iki kişiden biri mülteci. Nüfus yoğunluğu, şehirdeki trafik yükünü de artırmış. 2013 yılının ilk 8 ayında Suriye plakalı 423 araca ceza kesilmiş, 28 araç kazaya karışmış. Suriye plakalı araçların çoğu sigortasız ve belgesiz olduğu için muhtemel bir kazada mağduriyetler doğuyor, plakalar Arapça olduğu için kolayca okunamıyor. Araçlara ait belge bulunmadığından otomobilin çalıntı olup olmadığı anlaşılamıyor. Bazı sürücüler, Suriye’deki kurallara alıştığı için başta hatalı park olmak üzere ciddi ihlaller yapıyor. Arapça bilmeyen polisler, ehliyet ve belgeleri incelerken sıkıntı çekiyor.
Kilis genelinde 2011 yılında Suriyelilerin karışmış olduğu suç sayısı 9 iken bu sayı 2013’ün ilk 8 ayında 77’ye yükselmiş. Kilis’te Suriyelilerin karıştığı asayiş olaylarının başında kaçakçılık geliyor. “Mülteciler, Suriye tarafını iyi bildikleri için kaçakçılıkta Türklerle yarışır hâle geldiler.” diyen Avukat İbrahim Halil Demircioğlu, “Dava listemde Suriyeli mülteci sayısında gözle görülür artış var. Sadece bu yıl içerisinde 50’ye yakın Suriyelinin kaçakçılık ve silah bulundurma suçlarını takip ettim. Bu rakam 2010 yılında sadece 3’tü.” ifadelerini kullanıyor. Demircioğlu’nun dikkat çektiği bir diğer husus hayli önemli: “Atılması gereken en acil adımlardan biri bölgedeki psikiyatrist ve psikolog sayılarını artırmak. Çünkü özellikle Suriyeli kadınları en fazla etkileyen hastalıkların başında depresyon geliyor.”
Şehirde, hırsızlık vakaları da artmış. Çalınan motosikletler, küçük ve büyükbaş hayvanlar Suriye’ye götürülüyor. Savaş, kötü niyetli Türklere de ortam hazırlamış. Tersine suç istatistikleri de var. Yani sığınmacıları hedef alan suçlar da yükseliyor. Kilisli bir şahıs, Suriyeli bir mültecinin 200 bin TL’sini dolandırmış. Gaziantep’te ise içerisinde Türk ve Suriyelilerin olduğu bir çete, Abdurrahman Abdül Jalil isimli bir mülteci iş adamını kaçırıp darp ettikten sonra 2 milyon 100 bin TL’lik malına el koymuş. Yakalanan F.Ç. ve Ö.Ç. şu an cezaevinde yatıyor.
İslahiye’de 15 bin civarında mülteci yaşıyor. Bunlardan 6 bini şehir merkezinde kalıyor. Geçen yıl, ilçe genelinde yaşanan 800 asayiş suçunun 25’ini Suriyeli mülteciler işlemiş. Mülteciler, 5 hırsızlık vakasına karışmış. İsminin yazılmasını istemeyen bir güvenlik yetkilisi, “Suriyelilerin karıştığı suç oranı Türk vatandaşlarınkinden fazla değil. Suç oranlarının tavan yapacağı söyleniyordu ama beklenen olmadı. Biz yine de her ihtimale karşı teyakkuzdayız. En büyük sorunumuz, mültecilerin kimlik tespitlerini tam olarak yapamamak. Bunun için parmak okuma sistemine geçmek gerekiyor.” diyor.
Şehri tanıyanlar hırsızlığa yöneldi
Hamit Kılınç, ilçede anahtarcılık yapıyor. İki Suriyeliye yanında iş vermiş. Savaş öncesine göre günlük kazancı yüzde yüz artmış. Kılınç’la sohbet ederken içeriye 4-5 yaşlarında bir çocuk giriyor. Yarım yamalak Türkçesiyle anne ve babasının savaşta öldüğünü söylüyor, dükkândakilerin elini öpüp para istiyor. Alışık olmadığımız bu tablo, ilçe esnafı için sıradan bir hâl…
Gaziantep’te konakladığımız otelden şehir merkezine gitmek için dolmuşa biniyoruz. Dolmuşta 3 Suriyeli mülteci var. Kendi aralarında yüksek sesle konuşuyorlar. Konuşmaktan çok sanki kavga ediyorlar… Dolmuştaki diğer yolcular, ciddi rahatsızlık içerisinde. Neyse ki mülteciler birkaç durak sonra iniyor. Onlar iner inmez, yaşlı bir amca, “Ne çok konuşuyorlar be kardeşim!” diyor. Bir kadın ise serzeniş içerisinde söyleniyor, “Bizden çok onlar var artık!” Yaşanan hadise fazla söze gerek bırakmıyor. Gaziantep, Türkiye’nin en büyük şehirlerinden biri olmasına rağmen bünyesindeki mültecileri taşımakta zorlanıyor…
Şehir merkezine 33 bin Suriyeli aile yerleşmiş. Türkiye’deki toplam mülteci sayısının dörtte biri Gaziantep’te. 2004’te 800 bin olan il nüfusu, bugün neredeyse iki katına çıkmış; fakat yapı stoku aynı oranda artmadığı için büyük konut sıkıntısı yaşanıyor. Şehirde, daha çok Halepli zengin Suriyeliler ikamet ediyor. Zengin iş adamları, şehir merkezinin değişik semtlerine 200 civarında dükkan açmış. Aralarında tatlıcılık yapan da var, lüks restoran işleten de. Suriye’ye gıda maddesi gönderen toptancıların sayısı da az değil.
Halep Talıcısı’nın sahibi Muhammed El İbrahim, 1,5 yıl önce Suriye’den kaçmış. Memleketinde kuyumculuk yapıyormuş. Müşterilerinin yüzde 80’i Antep’in yerlilerinden oluşuyor. Üretim de dâhil yanında toplam 7 kişi çalıştırıyor. İllegal işlere karışan hemşerileri hakkında net bir tavır takınıyor: “Şehrin huzurunu bozan bazı aşiretler, Suriye’de de hırsızlık, dilencilik ve fuhuş yapıyordu.” Tatlıcı dükkânının çırağı Ahmet M., aylık bin TL kazanıyor. 2 kardeşi tekstilde çalışıyor. Bir abisi ise Suriyelilerin eğitim gördüğü okulda öğretmenlik yapıyor. Ahmet, Antep’e gelenlerin çalışmak zorunda olduğunu söylüyor, hayat şartlarının zorluğuna dikkat çekiyor. Her ay, Halep’te yaşayan anne ve babasına para yolluyor.
Muhammed Sabri Badincki, Halep’te fabrika sahibiymiş. Masa ve sandalye üretip ihraç ediyormuş. 6 ay önce 100 bin TL harcayarak Antep’e bir dönerci açmış. Müşterilerinin neredeyse yüzde 75’i Suriyeli. Yöresel Suriye ekmeği ile Arap döneri yapıyor.
Topkapı Sarayı, Antep’in en lüks restoranlarından biri. İki Halepli ve bir Türk tarafından işletilen mekânda hem Suriye hem de Antep yemekleri yapılıyor. Restoran, aynı zamanda Suriyeli gençlere iş sahası olmuş. Suriyeliler, genelde, Antep’teki fabrikalarda çalışıyor. Çalışma izinleri olmadığı için hepsi kaçak durumda. Mülteci çalıştıran işyeri sahiplerine 7 bin 300 TL para cezası kesiliyor. Valilik, yasal olmayan bu durumu ortadan kaldırmak, mültecilere geçici işçi statüsü kazandırmak için Ankara’daki yetkililerle görüşmelerini sürdürüyor. Eğer onay çıkarsa, mülteci kampların temizliğinde de Suriyeliler istihdam edilecek.
Yetkililer, asayiş olaylarının artmaması için şehir merkezinde yardıma muhtaç Suriyelileri de aylık maaşa bağlamayı düşünüyor. Eğer onay çıkarsa, kampta kalanlara aylık verilen 45 dolar (Dünya Gıda Fonu’ndan gelen para) ile Türkiye’nin ödediği 20 TL’lik yardım, şehir merkezindekilere de yapılacak.
Bölgede kaçak çalışan mülteciler, iş gücü açığını kapatıyor fakat aynı zamanda büyük bir güvenlik zafiyetinin doğmasına sebep oluyor. Bunun en bariz örneği geçen hafta yaşandı. Gaziantep’te, atölye sahibi Bülent Bulduk, çalıştırdığı mültecinin saldırısına uğradı. İsminin Hasan olduğunu iddia eden Suriyeli, işyeri sahibini komalık etti, patronunun cebindeki 325 TL’yi alarak kayıplara karıştı. Hasan hâlâ firarda. Büyük ihtimalle Suriye’ye geçti. Yakın zaman önce yaşanan diğer hadise bir taksicinin darp edilmesiyle ilgili. Taksicilik yapan Hüseyin Karamir, şehir merkezinden 4 Suriyeliyi alıp Vatan Mahallesi’ne götürmüş. Burada, mülteciler biber gazıyla taksiciyi etkisiz hâle getirip parasını almak istemiş. Taksicinin müdahalesiyle karşılaşan mülteciler kaçmak zorunda kalmış.
Gaziantep’te Suriyelilerle birlikte kentin asayiş rakamlarında yüzde 10’luk bir artış olmuş. Emniyet çalışanları en çok asılsız ihbarlardan yakınıyor. Suriyelilerle ilgili ihbar sayısı ile emniyetin incelemeleri sonucunda tespit edilen vaka sayısı birbirini tutmuyor. Bir başka aksaklık her gün trafiğe çıkan 6 bin Suriye plakalı arabayla ilgili. Yetkililer, bu araçlar için geçici sigorta yapılabilecek yasal zemin oluşturmaya çalışıyor. Gaziantep’te yaşanan asayiş vakalarının benzerleri Şanlıurfa’da da meydana geliyor. Şehir merkezinde ikamet eden 100 bin mülteci var.
Söylenenlere göre, parası biten bazı mülteciler, hırsızlık ve yankesiciliğe soyunmaya başladı. Ayrıca şehirde 5 bin civarında Suriyeli dilenci olduğu düşünülüyor. Emniyet, bugüne kadar 3 bine yakın dilenci yakalamış. Topladıkları paralara belediye el koymuş. Kilis’te, çoğu dilencilik yaparak kamu düzenini bozan 250 mülteci başka illere gönderilmiş.
Urfa’da, araştırmalarımız sürerken Suriyeli mültecilerle ilgili iki sıcak olay yaşandı. Bunlardan ilki bir anne ve kızının fuhuş yaparken yakalanmasıydı… Diğeri ise hırsızlıkla ilgili. F.U. isimli mülteci, hırsızlık yapmak için bir eve girmiş, bu esnada evin kızı uyanmış. Gürültüye kalkan baba, Suriyeli genç tarafından bıçaklanmış. Mülteci, kendini temize çıkarmak için, “Beni eve kızınız aldı.” yalanını ortaya atmış.
Şehrin ahengini bozan problemlerden biri de şu: Suriyeli gençler, 5-6 kişilik gruplar hâlinde caddelerde geziyor ve özellikle kızlara sözlü tacizde bulunuyor. Asayiş ekipleri, bununla ilgili çok sayıda ihbar alıyor. İldeki asayiş rakamları şöyle: Geçen yıl 30 bin civarında suç işlenen şehirde, Suriyeli mülteciler, 300 ayrı vakaya karışmış. Bu vakalardan 20’si fuhuşla ilgili. İldeki toplam fuhuş yakalamalarının yüzde 10’u mültecilerden kaynaklı. Kamplarda kalan bazı kadınların da fuhuş batağına düştüğü iddia ediliyor. Ceylanpınar’daki mülteci kampında görev yapan askerlerin fuhşa göz yumdukları ve gelen erzakları sattıkları yönündeki iddialar araştırılmış ve bazı askerler başka illere tayin edilmiş.
Önlem alınmazsa Yunanistan’a benzeriz
İzmir’de faaliyet yürüten Mültecilerle Yardımlaşma Derneği’nin Başkanı Avukat Taner Kılıç, yerel halkın mültecilere karşı gösterdiği refleksi şu örnekle izah ediyor: “Vücuda aşı yapıldığında bile insan bedeni doğal bir tepki gösterir.” Bir şehre dışarıdan binlerce kişinin gelmesi hâlinde bazı aksaklıkların yaşanmasını tabii karşılamak gerekiyor Kılıç’a göre. Hayatlarını ve onurlarını korumak için Türkiye’ye sığınan mültecilerle birlikte, yabancıları kendilerine düşman gören milliyetçi, ırkçı ve ulusalcı söylemler devreye giriyor. Bu stresin iyi koordine edilerek yönetilmesi gerekiyor. İllerdeki kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, yerel idare çok önemli aktörler. Özellikle belediyeler, o şehirde yaşayan herkese hizmet vermek zorunda. Kılıç, İspanya’da, sendikaların bile taşın altına elini sokarak mültecilerin legal çalışma izinleri almaları için hizmet verdiğini dile getiriyor. Türkiye’nin göç veren ve göç alan bir kültürden geldiğini hatırlatan Kılıç, nüfusa göre dünyada en fazla göç veren ülke olduğumuzu belirtiyor. Mültecilerin yaşam standartlarını artırmak için daha fazla kafa yormamız gerektiğini aktaran Taner Kılıç, sözlerini şu önemli uyarılarla tamamlıyor: “Siz boşlukları doldurmazsanız organ mafyası, fuhuş ve hırsızlık çeteleri devreye girer. Sosyal medyada yürütülen nefret suçu en büyük tehlike. Suriye politikasını eleştirebilirsin ama insanlar hedef göstermenin bir manası yok. Bunu çok tehlikeli görüyoruz. Yunanistan’da da 10 yıl önce böyle başladı sıkıntılar. Şimdi mültecilerin kaldıkları evlere saldırılar düzenleniyor.”
MÜLTECİLERİN KARIŞTIĞI ASAYİŞ SUÇU RAKAMLARI
İstanbul: 120 bin mültecinin yaşadığı sanılan İstanbul’da artık her köşe başında el açan bir savaş mağduruyla karşılaşmak mümkün. Özellikle tarihî yarımadada dilenen mülteciler için yasal bir yaptırım da bulunmuyor. Dilenenlerin çoğunda pasaport olmadığı için yakalananlar serbest bırakılıyor. Emniyet birimleri ise kaygılı. Suriyeliler, birikimleri tükenir, dilencilikten aradığını bulamaz hâle gelirlerse hırsızlık ve gasp rakamları artabilir.
Ankara: Ankara’da yaşayan Suriyeliler, son iki ayda, trafik kazası, sahtecilik ve dolandırıcılık olmak üzere 20 ayrı suça karışmış. Varoş semtlerdeki metruk evlerde kalan Suriyeliler, zaman zaman komşularıyla kavga ediyor. Aylık ortalama 10 Suriyeli aile, huzursuzluk çıkarıyor, karakolluk oluyor.
İzmir: İzmir’de de kavga dışında ciddi bir sıkıntı kayıtlara geçmemiş. Yalnız, İzmir sanayisinde çalışan mülteciler, yerli işçilerin tepkisini çekiyor. Zaman zaman halk toplanıp eylem yapıyor.
Adana ve Mersin: Adana ve Mersin’de 150 bin Suriyeli barınıyor. Mersin’de bugüne kadar Suriyelilerin karıştığı olay sayısı 10. Kapkaç, fuhuş, küçük hırsızlıklar ile kavga sayısının toplamı Adana’da biraz daha artarak 50 civarına yükseliyor.
Gaziantep: Gaziantep’te Suriyelilerle birlikte asayiş suçlarında yüzde 10’luk bir artış olmuş. Emniyet çalışanları en çok da asılsız ihbarlardan yakınıyor. Suriyelilerle ilgili ihbar sayısı ile emniyetin incelemeleri sonucunda tespit edilen vaka sayısı birbirini tutmuyor.
Hatay: Hatay genelinde geçen yıl toplamda 24 bin civarında suç işlenmiş. Suriyelilerin karıştığı hırsızlık, fuhuş, adam öldürme ve kaçakçılık sayısı ise 200 civarında. Emniyet yetkililerine göre bu sayı beklenenin çok altında fakat artmasından endişe ediliyor.
Şanlıurfa: Geçen yıl 30 bin civarında suç işlenen şehirde, Suriyeli mülteciler 300 ayrı vakaya karışmış. Bu vakalardan 20’si fuhuşla ilgili. İldeki toplam fuhuş yakalamalarının yüzde 10’u mültecilerden kaynaklı.,
Kilis: Kilis genelinde 2011 yılında Suriyelilerin karışmış olduğu suç sayısı 9’iken bu rakam 2013’ün ilk 8 ayında 77’ye yükselmiş. Kilis’te, Suriyelilerin karıştığı asayiş olaylarının başında kaçakçılık geliyor. Suriyeliler, sınırdan kaçak çay, sigara ve silah sokuyor.